7 Kasım 2016 Pazartesi

Esas Öğrenim: Almanya'da Doktora

Merhabalar sevgili dostlar... Yaklaşık bir yıllık bir aranın ardından yine, yeni tecrübeler ile karşınızdayım. Öncelikle öyle bir yıl geçirdik ki neredeyse üç yıla bedel oldu. Bu bir yıla 3 ay dil kursu, bir yüksek lisans tezi ve mezuniyeti, bir doktora proposalı ve kabulü ve de bir darbe sığdırdık... Bütün bu tecrübelerimi anlatmadan önce, 15 Temmuz'un o kahraman insanlarına ve bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Allah bir daha böyle acılar ve böyle belalar göstermesin ki biz de asıl işimiz olan bilim ile uğraşıp ülkemizi daha ilerilere taşıyabilelim.

Şimdi öncelikle ilk meselemiz Almanya'da doktora... Ben 2014 YLSY bursiyeri olarak AB alanında çalışmak üzere Almanya'ya gönderilen tek bursiyerim. Şu an, yaklaşık 4 yıl önce önünde gezdiğim Münih Ludwig Maximillian Üniversitesi'nde siyaset bilimi alanındaki doktorama başlamış bulunuyorum. Başvurusundan kaydına kadar zorluklarla dolu bu sürece başladığımda neredeyse hiç açık bilgi bulamamıştım. Bu bağlamda şu an yazdığım bu yazının ilerleyen dönemde Almanya'da doktora yapacak arkadaşlara faydalı olacağını düşünüyorum.

Almanya'da Doktora: Nedir? Ne Değildir? Nasıl Kabul Alınır?

Başlıktan da anlaşılacağı üzere ilk konumuz Almanya'daki doktora sisteminin nasıl işlediği ile ilgili olacak. Öncelikle ülke olarak, Amerikan sistemine yakın olan bir eğitim sisteminden geldiğimiz ve genelde ABD ve İngiltere gibi ülkeleri tercih ettiğimiz için Almanya'daki eğitim ile ilgili genel olarak pek bilgi sahibi değiliz. ABD ve İngiltere'de master ya da doktora yapma konusunun artık ticari bir boyut kazanması da aslında bu ülkelere yönelik bilgi birikiminin artmasına sebep olan faktörlerden. Tabi Almanya'da eğitimin dil sorunu gibi önemli handikapları da mevcut ve bu da öğrenciler arasında popüler olmasını engelleyen faktörlerden bir tanesi. Ancak, ilk 500 üniversite listelerinde 30-40 civarı üniversitesi bulunan Almanya, son dönemde bu uluslararası öğrenci pastasından payını almak için bazı yenilikler yapıyor. Örneğin artık birçok üniversitede İngilizce bölüm ve master programları ya da İngilizce tez yazma ve doktora yapma olanakları mevcut hale geldi. Her ne kadar böyle gelişmeler yaşansa da Almanya'nın henüz ABD ve İngiltere ile kıyaslanınca uluslararası öğrenci konusunda geride kaldığını söylemek mümkündür.

Konuyu araştıran birçok arkadaşın az buçuk bildiği üzere Almanya'daki doktoralar, genel olarak iki gruba ayrılmaktadır. Bunlardan bir tanesi bizim de alışık olduğumuz program şeklinde olan doktoralardır. Structured Ph.D şeklinde ifade edilen bu doktoralarda, bizdekine benzer şekilde dersler alırsınız ve sonunda tezinizi yazarak doktoranızı tamamlarsınız. Bu tür programlar fen bilimleri alanlarında daha fazla iken sosyal bilimler alanında pek yaygın değillerdir. Örneğin siyaset bilimi ya da bağlantılı alanlarda doktora programı sadece Freie, Mannheim ve Bremen'de görmüştüm. Bu doktoralara kabul edilen öğrencilere genel olarak bir burs da verilmekte olduğu için çok fazla başvuru olmakta ve kabul almak çok zor olmaktadır. Bu programlar da genellikle İngilizce dilinde eğitim verilmekte ve C1 düzeyinde İngilizce bilgisi istenmektedir. Daha önce de söylediğim gibi bu programlardaki 10 kontenjan için, 3000-4000 gibi bir başvuru olabilmektedir. Eğer böyle bir programa kabul alabilirseniz mükemmel ama çok kolay olmayacaktır. Ayrıca bu programlara yaptığınız başvurunun sonuçlanması da neredeyse 3-4 ay gibi bir süre alabilmektedir ki bekledikçe insanı geren bir durum. Ancak kabul alamadıysanız telaşa gerek yok, sizler için diğer bir doktora şeklimiz var.

Almanya'da özellikle sosyal bilimler alanında daha yaygın olan doktora türü bireysel doktoradır. Individual Ph.D şeklinde ifade edilen bu doktora türünde, adından da anlaşılacağı üzere neredeyse herşey size kalmış durumda. Bu doktora türünde bir programa tabi olmanız ya da ders almanız söz konusu değildir. Genel itibari ile bir profesör ile bir araştırma projesi yürütür ve tezinizi yazarsınız. 3 yıl sonunda teziniz bittiğinde ise, artık bir doktoranız var demektir. En büyük avantajları derslerin olmaması ve görece daha serbest olması gibi gözükse de bunların ne kadar avantaj olduğu kişiden kişiye değişecek bir mahiyet göstermektedir. Nitekim benim gibi "eee şimdi ne olacak yani?" şeklinde bir tepki verebilir ve "sosyalleşememe" problemi çekebilirsiniz.

Peki bu bireysel doktoralara nasıl kabul alınıyor? Evet aslına bakarsanız büyük ihtimalle bir çoğunuz gibi benim de deli gibi merak ettiğim soru buydu. Ben birçok araştırma yapıp, bir sürü kişi ile görüştüm. Herkes bir şeyler söyledi ama söylenenler hiçbir zaman yeterli olmadı ve sonuçta birçok şeyi tecrübe ederek öğrenmek durumunda kaldım. Öncelikle bireysel doktoraya başvuru yapmaya karar verdiğinizde kafanızda iyi bir araştırma fikri olması çok önemlidir. Bu araştırma fikrini hocalarınızla görüşerek, okumalar yaparak vs. edinebilirsiniz. Böyle bir fikriniz olduktan sonra konu ile ilgili Almanya'da hangi okulların daha iyi olduğunu ve bu okullarda hangi hocaların sizin konunuzu çalıştığını araştırmanız çok önemli. Bu araştırmadan en az 10 okul ve hoca içeren bir liste hazırlamanız sizin için çok yerinde olacaktır. Gitmek istediğiniz okulları ve birlikte çalışmak istediğiniz hocaları yukarıdan aşağıya doğru sıraladıktan sonra yapmanız gereken şey iyi bir araştırma teklifi yani proposal yazmak olacaktır. Çalışmak istediğiniz hocaları belirlediyseniz belki onların çalışmalarına atıf yaparak akademik çakallık da yapabilirsiniz. Yazdığınız bu proposal'ın genel olarak bir teoik literatür taraması, metodoloji ve hipotezler içermesi önemlidir. Bir araştırma teklifinin nasıl yazılacağı ile ilgili internette birçok kaynak varsa da bu üçü neredeyse ana sütunları oluşturmaktadır. Yaklaşık 10-15 sayfalık bir proposal yazdıktan sonra yapmanız gereken şey, uygun bir e-posta ve CV'niz ile birlikte bu araştırma teklifini daha önce belirlediğiniz hocalara göndermektir. 

Gönderdikten sonra ise işin en zor kısmı olan bekleme kısmı başlamaktadır ki bunun ne kadar süreceğini kestirmek biraz zor. Ben ilk etapta Heidelberg, Freie, LMU ve Tübingen'deki hocalara bu maili gönderdim. İlk hafta içerisinde Tübingen hariç diğerokullardaki hocalardan dönüş aldım. İlk iki hoca alanları olmadığını ya da sadece belli programlar dahilinde danışmanlık yaptıklarını söyleyerek bana başka hocaları ya da okulları önerdiler. Ancak LMU ve Tübingen'deki hocalar araştırma teklifimi çok ilgi çekici bulduklarını ve uygun bir zamanda Skype üzerinden mülakat yapmak istediklerini belirttiler. Tarihi ve zamanı ayarladıktan sonra Skype üzerinden ufak sayılacak bir mülakat yaptık. Bu mülakatlar genel olarak tanışma ve geyik muhabbeti şeklinde geçti ve sonunda iki hoca da tezime danışmanlık yapmayı kabul ettiler. Benim A planım LMU, B planım ise Tübingen'di, nitekim bu hocalardan aldığım kabul sadece bir başlangıçtı. Hocayla bir supervision agreement yaptıktan sonra fakülteye başvuru yapmam gerekiyordu. Fakültedeki komiteden biri ile yazıştık ve benden gerekli belgeleri istediler. Bu belgeler genel olarak klasik şeyleri ve hocadan aldığım kabul mektubunu içeriyordu. Bu başvurunun sonucu epey geç çıktı ama yaz aylarında fakülteden de kabul mektubumu almıştım. Ancak iş hala bitmiş değildi. Nitekim aldığım bu kabul mektubu, LMU'da öğrenci olmam için yeterli bir belge değildi. Okula kayıt yaptırırken birkaç Çinli'nin de başına geldiği üzre, sadece bu belgelerle giderseniz size bir dönem daha beklemenizi söylerler. Öyle ki, fakülteden aldığınız bu kabul belgesi ile international office'e tekrar belge göndermeniz gerekmektedir. Bunun deadline'ı kış dönemi için 15 temmuz, yaz dönemi için ise 15 ocaktır. Bu tarihlerden önce gerekli belgeleri posta yolu ile international office'e yollayıp onlardan da resmi bir kabul mektubu aldıktan sonra tebrikler, artık kayıt yaptırabileceğiniz bir kabul mektubunuz var demektir. Çok uzun ve zor bir süreç olsa da, ortalamalarınız yüksekse, bursiyerseniz ve ilgi çekici bir proposalınız varsa şansınızın epey yüksek olduğunu söyleyebilirim.


Vize, Almanya'ya Varış ve Kayıt

Buraya  kadar olan zorlu süreci ve Almanların iğrenç bürokrasisini aştıysanız, daha zorları için hazırsınız demektir. Öncelikle Türkiye vatandaşı olarak, vize almak zulmüne katlanmanız gerekmektedir. Ben ağustos ortası gibi randevu almak için iData denen gereksiz firmayı aradığımda, bana ancak bir ay sonrasına randevu verdiler. Sadece randevu vermek için 20 TL gibi bir ücret alıyorlar ki telefonu düşürmek için bi yarım saat kadar beklemeniz gerekiyor. Sanırım konsolosluğun kendisinden de belli günlerde randevu alınıyormuş, isterseniz araştırabilirsiniz.

Şimdi randevuyu aldıktan sonra iData size gerekli belgelerin yazdığı birkaç tane dosyayı içeren bir e-posta gönderiyor. Bu e-postada burslu öğrenciler için gereken belgeler genel olarak standart şeyler ancak ben sağlık sigortası ve diploma konusunda iki kez konsolosluğa gidip gelmek zorunda kaldım. iData'nın gönderdiği belgede "okula kayıt sırasında ibraz edilecek sağlık sigortası yapılana kadar geçecek zamanı kapsayan" bir seyahat sağlık sigortası istenmekteydi. Bu doğrultuda ben seyahat tarihimden itibaren 1 aylık bir sağlık sigortası yaptırdım. 2 saatlik bir bekleyişten sonra girdiğim vize görüşmesinde, gayri insani bir üslup ile 6 aylık sağlık sigortası yaptırmam gerektiği söylendi. Daha sonra da gerekli belgelerde yazmamasına rağmen ve elimde doktora kabulüm olmasına rağmen lisans diplomalarım istendi. Bunları gün içinde koştur koştur tamamlayarak güç de olsa vize görüşmesini tamamladım. Vizenin çıkması ise yaklaşık 18 gün sürdü ki, son kayıt tarihime kıl payı yetiştim diyebilirim. Ancak konsoloslukta vize görüşmesi yaptığım bayanın tavırları ve üslubu ciddi manada çok sinir bozucuydu. En kötüsü de vizede bir sorun çıkmasın diye bütün bu kötü muameleyi sineye çekip, söylemek istediklerinizi yutmak oluyor.

Vizem çıktıktan hemen sonra önce Ankara'ya geçip bakanlıkla olan resmi işleri hallettim. Buradaki resmi işler, daha önce dil kursu için işleyen sürecin hemen hemen aynısı olan bir süreç ve görece çok daha hızlı işledi ve birkaç saat içinde hem paramı almış hem de uçak bileti işlemimi halletmiştim. Bütün bu işlemlerin ardından 23 Ekim 2016 tarihinde Münih'e ayak bastım ve yepyeni bir maceraya başladım.

Gelip bir otele yerleştikten sonra ilk iş tezimi yazacağım hocamla görüştüm. Okulda beni diğer hocalarla ve bölümdeki diğer insanlarla tanıştırdılar. Biraz hoşbeş muhabbetten sonra benim için hazırladıkları odayı gösterdiler. Şu an yaklaşık iki hafta olmuş durumda, hocayla ve bölümdeki kişilerle çok az görüşüyoruz ve ben genellikle odamda, bütün doktoranın böyle geçmemesini dileyerek takılıyorum.

Odama yerleşmeme rağmen hala kayıt olmamıştım ki bu biraz komik bir durumu ihtiva ediyordu. Kayıt için ise sağlık sigortası, sağlık sigortası için banka hesabı, banka hesabı için de ikamet kaydı gerekiyordu. Neyse ki bunları kısa sürede halledebildim. Kira sözleşmesi ile ikamet kaydını, onunla da banka hesabını hallettim. Banka olarak İşbank'ta hesap açtırdım ama siz başka bankalarda da hesap açtırabilirsiniz. Sağlık sigortasını ise eğitim müşavirliği yardımı ile hallettim. Ancak onların yaptığı sigortanın biraz pahalı olduğunu düşünüyorum ve şu aralar alternatif sigortaları araştırıyorum. İlerde lazım olursa mawista diye bir sigorta firması var. Piyasadaki en ucuz sağlık sigortası ki ciddi bir sağlık sorununuz yoksa idare edeceğini düşünüyorum. Birkaç yerde oturum izni konusunda sıkıntı olabileceğini okudum, biraz daha araştırıp emin olduktan sonra almayı düşünüyorum. Nitekim müşavirliğin yönlendirdiği kişi bana aylık 240 Euro gibi bir ödeme öngörmüştü. Mawista'da bu ücret 45 Euro civarında ki açıklamalarda gayet kapsamlı gözüküyor. Anladığım kadarıyla diğer arkadaş, devlet bize sağlık sigortası için ne kadar ödüyorsa ona göre bir poliçe çıkarıyor. Ben yanlışlıkla 3000 Euro civarında dediğim için bana bu kadar çıkardı diye düşünüyorum. Bu arada devletimiz bize bursumuzun bir buçuk katı kadar bir sağlık sigortası ödemesi yapıyor aklınızda bulunsun. Ama tabi bu kadar ödüyor diye, yılda en fazla inşallah bir iki kez o da soğuk algınlığı için kullanacağımız bir sigorta için bu kadar para dökmemek gerek diye düşünüyorum.

Sağlık sigortası ve diğer şeyleri de hallettiyseniz, öğrenci işlerinden sıra alıp kaydınızı yaptırabilirsiniz. Benim işim aşağı yukarı öğleye kadar sürdü ve sorunsuz şekilde kaydım tamamladı. Dünya sıralamasında iyi bir yerde olan, köklü bir okulun bürokratik işleyişinin bu kadar yavaş, ilkel ve sorunlarla dolu olması ise beni epey hayal kırıklığına uğrattı. Umarım ilerleyen dönemde daha güzel şeylerle karşılaşırım ama şimdilik çok da hayal ettiğim gibi geçmiyor.

Kalacak Yer ve Ulaşım

Benim okulum Münih'te ve kalacak yer ve ulaşım konusunda size ancak burayla ilgili o da sınırlı bir bilgi verebilirim. Öncelikle kalacak yer bulmak epey zor bir iş ve çok pahalı burada. Ben buradaki Türk toplumu ve dernekler ile iletişime geçerek bir yer buldum. Ancak bu her zaman çok mümkün olmuyor. Özellikle Almanya'da çok etkin olan DİTİB gibi organizasyonlara başvurabilirsiniz. Genellikle yardımcı oluyorlar, şansınızı deneyin derim. Bunun sıra çeşitli ev ya da oda (WG) arama sitelerinden gerekli aramaları yapabilirsiniz. Evi görmeden ödeme yapmamanızı tavsiye ederim, nitekim dolandırıcılık dünyanın her yerinde iyi kazandıran bir meslek.

Ulaşım konusunda ise Münih çok gelişmiş bir yer. Öğrenci olarak kayıt olana kadar günlük biletler ile idare edebilirsiniz ki 6.5 Euro gibi bir fiyatı var. Öğrenci olduktan sonra ise 65 Euro öğrenci birliğine, 189 Euro da MVG'ye ödeyerek semester ticket alabilirsiniz. Kayıt olduktan sonra öğrenci kartınızda yazan öğrenci numaranızı kullanarak herhangi bir bilet makinesinden biletinizi alabilirsiniz. 6 aylık bir süre için ciddi manada ucuz bir ulaşım sağladığını söyleyebilirim. Hele ki ayda 160 Pound ödediğim Londra'dan sonra çok ucuz bile geldi. Semester ticket ile bütün ulaşım ağını 6 ay boyunca ek ücret ödemeden kullanabiliyorsunuz.

Sonuç Olarak...

Hayatımın en büyük macerası olarak adlandırdığım YLSY Doktora macerama yaklaşık iki hafta önce başlamış bulunuyorum. Şimdilik her şey yolunda gitse de ben henüz çok tat alamıyorum. İlerleyen dönemde bunun da yoluna gireceğini düşünüyorum. Ayrıca burada yazdıklarımın hepsi kişisel tecrübelerimdir ki bunların herkes için aynı şekilde işleyeceğini söyleyemem. Başvuruları yaparken lütfen bunu göz önüne alın, hazırlıklarınızı ona göre yapın. Olası soru ve tavsiyeleriniz için facebook üzerinden bana ulaşabilirsiniz. Fırsat buldukça gelen sorulara cevap vermeye çalışıyorum. Esen kalın...



8 Kasım 2015 Pazar

Dil Okulu ve Londra'da Yaşam

Merhaba değerli arkadaşlar, en son yazımdan bu yana epey bir zaman geçti. Uzun zamandır yazmayı planladığım buradaki dil okulları ve yaşam şartlarını anlatmak istiyorum bugün sizlere. Sanırım 2014 ekibinden yurtiçi kursu almış olan arkadaşlar da şu sıralar tercih aşamasındalar. Bu bağlamda yazının faydalı olacağını düşünüyorum.

Öncelikle bulunduğum dil okulundan bahsetmek istiyorum. Ben risksiz iş her zaman en temizidir diye düşünerek, yakın bir arkadaşımın tavsiyesi ile EC London'a geldim. Açıkçası öyle süper beklentileri falan olan biri değildim ki arkadaşımın tavsiyesi de "iyi hacı yani" olmuştu. Bunun üzerine hiç araştırmadan buraya geldim. Daha önceki yurtdışı tecrübelerime bir de değerli dostum Kerim'in süper yardımları eklenince çok rahat bir şekilde bütün işlerimi hallettim. Büyük çoğunluğunuzun böyle arkadaşları olmadığını tahmin ettiğim için karşılaşabileceğiniz sorunlara ilerleyen kısımda değineceğim.

Okul kısmına dönecek olursak, belli Başlı bazı sorunları olsa da mutlaka bir şeyler katacaktır. Ancak öyle süper beklentilere girmeye, anadili gibi öğretecekler düşüncesine kapılmaya gerek yok. Nitekim hiç de öyle değil. Örneğin ders saatleri 1,5 saat ki sonlara doğru bitse de gitsek moduna giriyorsunuz. Tam olarak bir ders planı olduğunu da sanmıyorum. Nitekim bu İngilizler bu işten para kazanmayı acayip öğrenmişler. Kursa 1 hafta için gelen öğrenciler bile var. Bu yüzden sınıf içindeki yüzler sürekli değişiyor. Bunun zararı da bi ortadan bi baştan devam eden sistem oluyor ki bana göre değil belki siz seversiniz.

Iyi yönleri de var elbette, mesela konumu ve sosyal aktiviteleri. Kurs bünyesinde sizi diğer öğrencilerle buluşturmak için çok sayıda etkinlik düzenleniyor. Bunlara katılarak pratiğinizi geliştirmek ve aynı zamanda eğlenmek mümkün. Kursun konumu da Kings Cross St. Pancras, British Library ve British Museum'a çok yakın ki bu şahsen benim en çok Hoşuma giden durumdu. Ancak dediğim gibi dinleme ve konuşma yetenekleri haricinde burada çok da bir gelişim olmadığını söyleyebilirim. Ayrıca bunları sadece burda yazmıyorum, okula da söyledim ama piyasanın bu olduğunu söylediler.

Gelelim Londra'ya... İngiltere ayak bastığım 13. ve üç aydan fazla yaşadığım 4. Ülke, Londra ise sayısını unuttuğum şehirlerin sonuncusu. Her ne kadar gelirken ön yargılarım olsa da burayı epey sevmiş durumdayım. Öyle ki Türkiye haricinde nerede yaşamak istersin deseler, ilk üçe girebilir. Öncelikle bu bağlamda dil kursu için İngiltere düşünen Arkadaşlara kesinlikle Londra yazmalarını tavsiye ederim. Çünkü maddi endişelerle Londra yazmayan birçok arkadaşım şu an pişman benden söylemesi.

Öncelikle hepinizin merak ettiği soru, üstad para yetiyor mu? Arkadaşlar valla devlet bize cidden iyi para veriyor haberiniz olsun. Para biriktirir misiniz bilemem ama paranız gayet yetecektir. En büyük harcamanız ev kirası olacaktır kuşkusuz ki ev bulmak da epey mevzu. Ben bu bağlamda Kerim sayesinde çok şanslıydım ama size de birkaç tavsiye verebilirim. Oda bulmak için spareroom.com ve gumtree.com sitelerini kullanabilirsiniz. Evler ortalama haftalık 100-200 Pound arasında seyreder ki birçok arkadasım üst limite yakın oturuyor. Ben ise geldim geleli 100 pound/hafta ödüyorum. Eğer Aralık başı gibi gelecek varsa benim odayı bırakabilirim. Ayrıca bayan arkadaşlar için Türgev'in de bi yurdu varmış sanırım. Birkaç arkadaşım kaldı gayet uygundu ve memnunlardı, bi bakın derim.

Ikinci konumuz büyük ihtimalle ulaşım olacaktır. Londra gördüğüm en iyi ulaşım sistemine sahip şehir diyebilirim. Metro, tren ve otobüs hatları çok ileri seviyede. Dil kurslarının çoğunluğunun zone 1 de olduğunu varsayarsak, sizin için en uygun ev aralığı 1-3 bilemedin 4 olmalıdır. Ayrıca 14 haftadan az kalacaksanız öğrenci indirimi de alamıyorsunuz. Fiyatları tfl.gov.uk adresinden öğrenebilirsiniz. Akbil ya da Ego'nun muadili olan oyster Kartınızı da metro istasyonundan temin edebilirsiniz. Haftalık yüklemek her zaman daha karlı oluyor onu da belirteyim. Ayrıca ulaşım için google maps uygulamasını ya da citymapper adlı uygulamayı indirmenizi tavsiye ederim. Özellikle citymapper çok kullanışlı, tavsiye ederim.

Geldiğinizde burda yapacağınız ilk işlerden biri sanırım banka hesabı açtırmak olacaktır. Her banka kolay kolay hesap açmıyor eğer benim gibi 3 ay kalacaksanız. Ancak buraya geldikten sonra sık sık uğrayacağınız Haringey'de Turkish Bank var onlar çok yardımcı oluyor, olmadı Orayı deneyebilirsiniz.

Her Türk evladının yurt dışında en çok aradığı şey mutlaka yemek olmuştur. Bu noktada Londra'yı çok beğendiğimi söyleyebilirim. Hemen her mutfaktan bir restoran bulmanız mümkün burada. Eğer siz de benim gibi Türk yemeği olmazsa olmaz diyorsanız, o konuda da çok geniş imkanlar var. Ayrıca en ucuz yemekler de genelde Türk restoranlarında, bu sebeple içiniz rahat olsun. Türk Mahallesi Haringey'de her şey mevcut. Vadi restoranda lahmacun, Gökyüzü'nde karışık kebap, Antepliler'de künefe ve Sultan pastanesinde baklava benim favorilerim. Ayrıca Taksim Cafe'de Lig TV Yayını var, aklınızda bulunsun.

Her zaman dışarıda yemek hem sağlık hem de para açısından doğru değil. Bu noktada da burada herkesin yaptığı gibi sandviç hazırlayabilir, evinizde pişirebilir ve çantanıza ufak tefek çerez meyve vs. koyabilirsiniz. Korkmayın burda çok normal ki buranın en Sevdiğim yönü diyebilirim. Bu arada her köşe başında bir Türk marketi ve helal kasap bulmak aşağı yukarı mümkün, bu bağlamda da rahat olduğunu söyleyebilirim.

Londra'da yapılacaklar konusu ise çok uzun bir listeye tekabül ediyor. Bu konuyu ilerleyen yazılarımda ele almak istiyorum. Ancak o ünlü müzelerin neredeyse hepsinin ücretsiz olduğunu söylesem, büyük ihtimalle listenin neden bu kadar uzun olduğunu tahmin edebilirsiniz. Şimdilik kendinize iyi davranın, umarım yakında tekrar görüşürüz.

28 Eylül 2015 Pazartesi

YLSY (MEB) Bursu: Dil Kursu Süreci

Merhaba sevgili dostlar. Uzun koşuşturmalar arasında bulduğum ilk fırsatta yine sizlere yazıyorum. Bu yazımızın konusu, tercih ve mülakat aşamasından sonra en çok sorulan konu olan dil kursu olacak. Öncelikle belirteyim ki şu an Londra'da dil kursu almaktayım ve yazdıklarım büyük ölçüde tecrübelerime dayalı olacak.

Resmi burslu olduğunuza dair yazıyı rebus üzerinde gördükten sonra işin başlangıç kısmını bir nebze halletmiş oluyorsunuz. Bundan sonra yapacağınız her işlem ise sizi geri dönüşü çok zor olan ama sonu da güzel yerlere gidecek bir yolda ileriye taşıyacaktır. Bu yolda karşılaşacağınız ilk şey ise dil kursu olacaktır. Bu bursu düşünen arkadaşlara ilk tavsiyem İngilizceyi YDS düzeyi ile konuşacak olursak en az 70 - 75 alacak kadar biliyor olmalarıdır. Aksi durumda gerekli dil puanlarını almak için çok uzun bir eğitim almaları gerekecektir ki zamanın en değerli varlık olduğu düşünülürse bu durum pek iyi olmayacaktır.

Tercihler

Süreci başından alacak olursak öncelikle bakanlık bursiyerlere mail ile ulaşarak dil kursları ile ilgili duyuruyu gönderir. Buna göre IELTS 5.5 (ya da 5), YDS 60 ve dengi puanlara sahip olmayan arkadaşlar için yurt içi dil kurslarının muhtelif şehirlerde düzenleneceği belirtilir. Bu dil kursları Ankara ve İstanbul başta olmak üzere belli şehirlerin belli üniversitelerinde düzenlenir ve bunlar ilanda belirtilir. Türkiye'de düzenlenen dil kursları genelde sadece İngilizce ve Almanca dilleri için geçerlidir. Eğer ülke bölge çalışmaları alanından bursu almışsanız, eğitim alacağınız dili hiç bilmeden de direk yurt dışı dil eğitimine gidebilirsiniz.

Ben şahsen Almanya'ya (Ülke - Bölge Çalışmaları) gönderilecektim ve bize yapılan ilk bildirim gittiğimiz ülkenin dilinde eğitim alınacağıydı. Bu durum benim için büyük hayal kırıklığıydı çünkü birçok olumsuzluğu beraberinde getiriyordu. Bu olumsuzlukların başında hiç bilmediğim bir dili doktora yapacak düzeyde ve kısa bir sürede öğrenmem gerektiği geliyordu. Bu duruma bir de Almanca kursunun Antalya'da açılacak olması eklenince işler iyice çığırından çıkıyordu. Öyle ki 1. olarak kazandığım bursu sırf bu dil meselesinden dolayı bırakmayı bile düşündüm. Nitekim dil öğrenmek zordu ve bunu Antalya'da yapmak için hali hazırda yaptığım yüksek lisansı bırakmam gerekiyordu. Bu durum hem zaman açısından hem de almakta olduğum TÜBİTAK bursu açısından sıkıntılı noktalar taşıyordu. Bu duruma kendi çapımda bir çözüm üretmiştim. 1 yıl boyunca dili kendi imkanlarımla öğrenmeye çalışacak ve aynı süreçte yüksek lisansımı bitirecektim. Bu durum benim açımdan hem maddi hem de manevi açıda belli zorluklar taşıyordu elbet ama en makul çözüm de buydu. Ta ki devletimiz bir babalık yapıp bizi bu durumdan kurtarana kadar. Bakanlığın konuyla ilgili yaptığı toplantıdan, eğitimimizi, gittiğimiz ülkede geçerli olan dillerden birinde yapabileceğimiz şeklinde bir karar çıktı. Buradaki tek şart gittiğimiz ülkenin dilini de yeterli düzeyde biliyor olmamızdı. Benim gibi bir çok arkadaş fırsattan istifade dillerini İngilizce seçtiler ki ben de şu an Londra'da ufak bir IELTS hazırlık kursuna devam ediyorum.

Dil kursları sürecinde yurt içinde sanırım 1000 TL gibi bir burs veriliyor. Kalacak yer vs. gibi konulara ise karışılmıyor. Yurt dışında ise normal burs tarifesi geçerli ki normal bir öğrenci için bu miktarın yeterli olacağını düşünüyorum. Devletimiz ciddi manada iyi bir miktar ile destekliyor gönderdiği öğrencileri. Ancak bu paranın alınması, vize vs işleri biraz karmaşık. Bu doğrultuda bu kısımda biraz onlara değinmek istiyorum.

Öncelikle bakanlık duyuru yayınladıktan sonra aşamalı şekilde dil, ülke ve dil kursu gibi tercihlerimizi yapıyoruz. Burada ABD ve İngiltere için ciddi manada iyi okullarla anlaşılmış durumda. Ben şahsen EC London diye bir dil okuluna gidiyorum. Diğerlerine nazaran ismi çok bilindik olmasa da buranın bile iyi bir okul olduğunu söyleyebilirim. Bu tercih işlemlerini bitirdikten sonra bakanlığın bu ülkelerdeki ataşelikleri size mail yolu ile ulaşıp göndermeniz gereken belgeleri vs. belirtiyorlar. Bu belgeleri yolladıktan sonra tercih ettiğiniz okula kaydınızı yapıp size vize mektubunu yolluyorlar. Bu işlem işin en basit kısmı aslında ve çok da hızlı halloluyor. Ataşeliklerimize ulaşmak, tıpkı diğer dış misyonlarımıza olduğu gibi biraz zor. En iyi yöntem orada bulunan bir arkadaşınıza durumu anlatıp onun iletişime geçmesini istemek olacaktır. İngiltere için tanıdığınız yoksa ve ihtiyacınız varsa bana ulaşın ben yardımcı olmaya çalışırım.

Vize (İngiltere)

Şimdi diyelim ki buraya kadar olan her şeyi tamamladınız ve vizeye başvuracaksınız. Bu kısım da aslında süreç bilindiğinde çok zor değil. Nitekim öncelikle bu heriflerin her şeyi para. Değil vize doktoranın kralını paranızla yaparsınız buralarda. Her neyse öncelikle https://www.gov.uk/ adresine girip almanız gereken vizeyi seçip başvuru yapıyoruz. Başvuruyu yaparken 8-10 sayfalık, babamızın terörist olup olmadığını dahi soran bir form dolduruyoruz. Bu formu yanlış doldururken dikkat edin nitekim bir kez submit ederseniz bir daha geri dönüp düzeltemiyorsunuz. Bütün formu baştan doldurmak zorunda kalabilirsiniz. Formu doldurduktan sonra para ödemeniz gerekiyor ki sizin başvurunuza göre bir fiyat çekiyorlar. Benim başvurum; visit>short term study visit şeklindeydi. Aşağı yukarı 450 TL gibi bir meblağ ödedim ki devletimiz bunları da size geri ödüyor. Ödemeyi içinde yeterli para bulunan herhangi bir banka kartından yapabilirsiniz, yeter ki para olsun bunlara her türlü alırlar. Ancak banka kartının sizin olmasına dikkat edin ve bankadan dekont alın, başka hesaplara bakanlık ödeme yapmıyor. Ödemenizi yaptıktan sonra randevunuzu alıp, gereken belgeleri toplamaya başlayabilirsiniz. Gereken belgeler de öyle çok değil. Müşavirliğin gönderdiği vize mektubu ya da kabul belgesi, fotoğraf, pasaport, başvuru formunun imzalı çıktısı ve en önemlisi MEB'den alacağınız finansman belgesi. Son belgeyi görünce hemen vize veriyorlar, tabi eğer terör eylemlerinden kırmızı bülten falan yemediyseniz. 

Uçak Bileti

Bu işlemleri gideceğiniz tarihten mümkün olduğunca erken bir tarihte bitirmeye çalışın sonra her şey sıkışabiliyor. Vizeniz çıkar çıkmaz, bakanlıktan Hilal Hanım'ı arayıp uçak bileti almak için isminizi yazdırıyorsunuz. Onların verdiği numarayı arayıp istediğiniz uçağa biletinizi iki dakikada alıyorsunuz. Kendinizi önemli hissetmeye başladıysanız daha bir şey görmediniz, sadece biraz daha bekleyin.

İki Aylık Avans ve Askerlik Tecili

Evet uçak biletiniz de tamam geriye ne kaldı? Tabii ki para. Evet efendim Lidyalıların bulduğu bu meret acayip önemli bir şey. Hele de İngiltere gibi fantastik pahalı bir yere gidiyorsanız size bolca lazım. Bu noktada yine bakanlığı arayıp Esin Hanım'dan avans konusunda randevu alıyorsunuz. Gideceğinize yakın bir tarihte bakanlığa gidip tanıma belgenizi ve maliyeden çekinizi alıyorsunuz. Bu işleri de son ana bırakmayın, bazen toplantı vs. oluyor ki Merkez Bankası 16:00'dan sonra işlem yapmıyor. Paranızı alamayabilirsiniz. Bir diğer önemli nokta da erkeklerin askerlik işlemi. Bu konuda en fazla sıkıntı çekenlerden birisi ben oldum sanırım. Nitekim devletimizin ilginç bürokrasisi burada yüzünü net şekilde gösteriyor. Öyle ki hali hazırda geçerli olan sevk tehiri ya da tecilinizin MEB tarafından tekrar yapılması gerekiyor. Bunun için okulunuza dilekçe yazmanız ve tecilinizin iptalini istemeniz gerekiyor. Aman okulu falan bırakmayın, böyle yapanlar oldu çünkü. Ancak bu işlem biraz uzun sürüyor, nitekim belgenin kütüğünüzün kayıtlı olduğu asker alma bölge başkanlığına gitmesi gerekiyor. 10 gün sürebilen bu işlem için benim sadece 2 günüm vardı. Ne mi yaptım? Tabii ki kalkıp Adana'ya gittim. İşlem 5 dakika sürdü ve gelmene de gerek yoktu telefonla yapardık dediler. Oysa önceki gün akşama kadar telefonla uğraşmıştım. Siz sona bırakmayın kesinlikle büyük sıkıntı oluyor.

Neyse çekinizi aldınız doğru Ulus'a, o Merkez Bankasının tarihi binasına gidiyorsunuz. Önce bankodan işlemlerinizi hallediyorsunuz sonra da vezneden paranızı alıyorsunuz. Merkez Bankasında bulunan döviz rezervinden payınıza düşen bir deste Pound'u nasıl saklayacağınızı düşünmek ise size kalıyor. Cüzdanınıza sığmayan Kraliçeyi görünce, vay arkadaş devletimiz de fena değil diyorsunuz, ya da en azından ben demiştim. Paranızı aldıktan sonra her şey tamam sadece bakanlığa gidip ne kadar para aldığınızı ve kur farkını belirtiyorsunuz ki onları da ödüyorlar. İşlemler bitti, gitmeye hazırsınız.

Varış ve Ateşelik İşlemleri

Havaalanı kısmına girmeden direk geldiğiniz andan itibaren devam etmek istiyorum. Ben şahsen Heatrow'a indim ki merkeze ulaşım açısından en iyisi o diyebilirim. 40 dakikalık bir yolculuk sonunda direk Kings Cross'ta oluyorsunuz ki burası bir anlamda şehrin merkezi oluyor. Burada beni bir arkadaşım karşıladı. Londra ile ilgili izlenimlerimi daha sonra paylaşacağım ancak kursa ilk gidiş ve müşavirlik ile olan işlemlerden bahsetmek istiyorum. Öncelikle okul kısmı çok kolay. Paranın gücü burada da çok belli. Gidip resepsiyona pasaportunuzu veriyorsunuz ve geçmiş olsun. Ufak bir seviye sınavı ve öğleden sonra ilk ders. Herkesin farklı ülkelerden olduğu ayrı bir dünya, güzel bir tecrübe sizi bekliyor denebilir. Müşavirliğe ise sitesinden ulaşıp, gerekli belgeleri öğrenebilirsiniz. Ufak bir form doldurtuyorlar. Okulunuzdan da student letter alıyorsunuz. Bu belgeler ile birlikte banka hesap numaranızı onlara iletiyorsunuz. Artık eğitiminizin tadını çıkarabilirsiniz.

Evet değerli dostlar bu yazımda dil kursu sürecini ele almaya çalıştım. Olası yanlışlar için siz yine de kılavuzu okuyun, beşer şaşar malumunuz. Sonraki yazımda Londra'daki hayat şartlarını konu almayı düşünüyorum. Esen kalın...


19 Eylül 2015 Cumartesi

Başı Zor, Ortası Daha Zor, Sonu Muallak: YLSY (MEB Bursu) --I

Merhaba değerli blog dostları, bir miktar tembellik ve aylaklıktan sonra yine beraberiz. Bu yazıyı epeydir planlıyorum ama her seferinde bir şey çıkıyor hele ki son iki haftadır fena şekilde yoğunum ama çok şükür güzel günler yakın gibi. Öncelikle pek mükemmel olmasa da başımı sokacak sıcak bir yerim ve yeni tanıştığım bir sürü arkadaşım var. Bu arkadaşlar o kadar geniş bir ülke yelpazesinden geliyorlar ki saymak imkansız. Her neyse bunlar başka bir yazının konusu olacak umarım. Bu yazımızın konusu YLSY ya da MEB bursu diyen bilinen benim burada bulunma sebebim olacak.

Başlangıç


YLSY kısaca ülkenin belli alanlardaki uzman eksiğini kapatmak yurt dışına öğrenci göndermeye çalışan bir sistem. Batı karşısında geç kaldığımızı farkettiğimiz günlerden bu yana aslında çok aşina olduğumuz bir durum bu. Cenap Şahabettinlerin, Necip Fazılların ve daha nicelerinin bir dönem içinden geçtiği genişçe bir çark olarak da ifade edebiliriz bunu. İşte bu çarkın naçizane son halkasının bir parçası olmak şerefi de bize nasip oldu ki binlerce kez şükürler olsun.

Gelelim benim hikayemin nasıl başladığına... Bir akşam yine bizim 5-10 kişilik entelektüel ekip ile Espressamente adlı butik İtalyan kahvecisinde otururken söz döndü dolaştı burslar vs. meselesine geldi. Ben de o zamanlar dış işlerinin ilk sınavından kalmışım, kendimi test edecek yeni yerler arıyorum. Geleceğin parlak tarihçilerinden, yakın dostum Parlakoğlu bana YLSY'nin Balkan çalışmalarına başvurmamı önerdi. Ben de durumdan bi-haber olarak hemen klavuzu indirip, inceledim. Başvurabileceğimi görünce hemen babamı aradım. Burstan ve 6 yıl gibi bir süre yurt dışında kalmaktan söz ettim. Tabi aileler olaya direk yurtdışında uzun süre kalacaksın noktasından bakınca babam biraz gönülsüz " tamam başvur da bakarız sonra dedi". İşte bütün macera o akşam orada başladı.

Başvuru mevzusu biraz Karmaşık oldu çünkü ÖSYM de diploma notum Kayıtlı değildi ve benim sadece iki günüm vardı. Alel acele gidip diploma notumu götüreyim dedim yaklaşık 2 saat sıra beklemek durumunda kaldım. Neyse ki geç kalmadan başvurumu yapabildim. Başvurunun üstünden çok geçmeden (sanırım 5 gün) sonra mülakat listeleri açıklanmıştı. Bu listeler ALES puanına göre yapılan bir sıralama ile belirlenmişti. Sonuç olarak mülakata çağrılmıştım ve asıl hikaye bundan sonra başlıyordu.


Mülakat

Ülke Bölge Çalışmaları alanının  kontenjan sayısı 106 olarak belirtilmişti ki bu da 318 kişinin mülakata alınacağı anlamına geliyordu. O kadar kişini mülakata alınması elbette biraz uzun sürecekti ki öyle de oldu. Ülke Bölge Çalışmaları için 10 gün boyunca mülakatlar yapıldı. Listeler ad ya da soyad sıralı şekilde hazırlanmıştı. Bu doğrultuda mülakata aşağı yukarı 6. gününde girebildim. Mülakat konusu tecrübe ile kolaylaşan bir mesele denilebilir. Bu bağlamda dönem itibari ile birçok mülakata girmiş olmam işimi epey kolaylaştırmıştı. Mülakatımın nasıl olduğunu anlatmadan önce öncesinde yapılması gerekenlere değinmek istiyorum. Öncelikle mülakat sırasında komisyon üyelerine vereceğiniz bilgi formunu doldurmanız gerekiyor. Bu bilgi formuna yazacağınız bilgilerin mülakatta başarılı olabilmeniz açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle yurt dışı deneyimleriniz, dil puanlarınız, not ortalamanız ve elde etmiş olduğunuz başarı ve dereceler komisyonun sizi dikkate alma seviyesini kesinlikle arttırıyor. Şahsen ben tanıma formuna bakan hocaların yüz ifadelerinden bursu alabileceğimi az biraz anlamıştım.

Mülakatlar 2014 yılında, ülke - bölge çalışmaları açısından net bir standarda oturmuş gibi gözükmemişti. Nitekim her gün komisyon üyeleri değişmekteydi ve bazı arkadaşlarımdan duyduğum sorular gerçekten iyi ifadesiyle ilginçti. Benim mülakatım ise bu güne kadar katıldığım en akademik mülakattı denilebilir. Bunda elbette birçok noktada şanslı olduğum gerçeği de yadsınamaz. Öncelikle mülakatta ilk sıradaydım ve gelir gelmez direk mülakata girdim. Bunun hem iyi hem kötü yanları olabilir. Benim açımdan bunun birçok pozitif yanı olmuştu. Öncelikle komisyon yeniydi ve benden başka öğrenci almadıkları için başkalarına sordukları saçma sapan soruları biriktirip bana sorma şansları olmamıştı. Bir ikincisi  ise sıkılmamışlardı. Bu doğrultuda girer girmez epey pozitif bir hava ile karşılaştım. Bir diğer şansım ise kuşkusuz daha önce bir ders aldığım bir hocanın tesadüf eseri komisyonda olmasıydı. Bu hoca hiçbir zaman derste ismimizi sormamış olsa da, dersinde çok söz alan biri olarak ufak da olsa bir sima tanışıklığımız vardı diyebilirim. Bilgilendirme formumu incelerken hoca bana bakıp ondan ders alıp almadığımı sorunca, aldığımı belirttim. Daha sonra çift anadalımdan, ortalamalarımdan ve yüksek lisansımdan konuştuk. Yurt dışında geçirdiğim staj ve erasmus dönemlerinin yanı sıra kazanmış olduğum BİDEB gibi burslar da çok fazla dikkatlerini çekti. Yurt dışında gezip gördüğüm yerlerden, yediğim yemeklerden vs. de konuştuk ki bu da kesinlikle çok rahatlatıcı bir giriş olmasını sağladı. Zannımca bu sohbetlerden kasıtları adayın yurt dışı yaşayıp eğitim alabilirliğinin ölçülmesiydi. Nitekim verilen bursu alıp eğitimini tamamlayamayan, yurt dışında yaşamaya alışamayan birçok insan düşünüldüğünde bunun ne kadar önemli olduğu görülecektir.

Mülakatın sorular kısmı her komisyon üyesinin bir soru sorması ile tamamlandı. Bu aşamada önce basit diyebileceğim bir bilgi sorusu daha sonra ise akademik sorular yönlendirildi. Bu sorulara cevap verirken en çok dikkat ettiğim nokta referans vererek konuşmaktı. Bu doğrultuda E. Said, Wallerstein ve Davutoğlu gibi isimlere atıflar yaparak cevaplar verdim. Kuşkusuz hepsini aynı cevapta kullanmadım ama cevaplarım gelecek soruları biraz da manipüle etti diyebilirim. Mesela kimlik ile ilgili bir meselede konuyu E. Said'e getirip orada Davutoğlu'ndan bahsederek diğer sorunun oradan gelmesini sağladım. Bu doğrultuda sorular hep iyi yorum yapabildiğim yerlerden geldi ve çok başarılı bir mülakat geçirdim. Nitekim odadan dışarı çıkarken üyelerden bir tanesi şu kitabı kesin oku, çok işine yarar diye öneride bile bulundu. Bu durum sonuç konusunda beni epey umutlandırdı, nitekim babama telefonda verirler herhalde baba yani mülakat çok iyi geçti demiştim.

Mülakatın bu kadar iyi geçmiş olması beklentimi çok da yukarıya çekmemişti aslında. Bursa başvururken Balkanlara gitmek istiyordum. Hatta mülakat sırasında ne kadar puan alırsan al sadece balkanlar mı yazacaksın sorusuna evet diye karşılık vermiştim. Bu kararım sonuçların açıklanmasından sonra, biraz zor da olsa değişti. Nitekim %20 ortalama, %40 Ales ve %40 mülakat puanının toplamından oluşan yerleştirme puanı sıralamasında, ülke bölge çalışmaları alanında 1. olmuştum. Bu kesinlikle beklemediğim bir sonuçtu ki açıklandığında "oha lan 1. olmuşum ya" diye tepki vermiştim. Puanlarımın hepsi iyiydi ama aralarında en yükseği mülakat puanımdı. Benimle birlikte bir çok arkadaşımın da sıralamaya girdiğini öğrendim ki bu da benim için büyük bir mutluluktu.

Tercihler

Sonuçlardan sonra tercih aşamasına geçildi. Ülke Bölge Çalışmalarının tercihleri 2014 yılında tam bir fecaatti ama 1. olmuş olmam benim işimi epey kolaylaştırdı. Nitekim 106 kontenjanın önce hepsi için tercih alınıyor, daha sonra ise bölgeler ve ülkeler için iki ayrı tercih daha yapılıyordu. Bu doğrultuda Boğaziçi Üniversitesi, uzak doğu çalışmalarına yerleşen 5. sıradaki arkadaşın Pakistan'a gitmesi söz konusuydu. Bu durumu facebook üzerinde oluşturduğumuz grupta tercihlerimizi paylaşarak aşmaya çalıştık ki kısmen de başarılı olduğumuz söylenebilir. Benim tercihim ise karar verdikten sonra çok kolay oldu. Avrupa Birliği Çalışmaları için açılmış tek kişilik Almanya kadrosu.

Eğitim Dili ve Yüklenme-Kefalet Senetleri

Gelelim yerleşmeden sonrasına. Bu kısım da bir nevi sıkıntılarla dolu. Öncelikle Ülke-Bölge Çalışmaları için çok net yazılmış bir yönetmeliğin olmaması işleri fena şekilde sıkıntıya sokmuştu. Nitekim daha ilk günden gittiğimiz ülkenin dilinde eğitim alacağımız şeklinde bir yaygara koptu ki facebook grubunda bunun ne kadar mantıklı olduğunu savunan arkadaşlar oldu. Elbette ki bu durumun mantıklı tarafları vardı ama benim durumum da bu imkansızdı. Öyle ki hali hazırda var olan yüksek lisansımı bırakıp Antalya'ya Almanca kursu almaya gitmem gerekiyordu. Bu durum bana 1 yıl yüksek lisans 1 yıl dil okulu ve ardından gelecek 5 yıllık eğitimle 7 yıla mal olacaktı ki bu pek istediğim bir durum değildi. Sonuç olarak uzun uğraşlar ve yakınmalar sonucu ülke bölge çalışmaları için bir toplantı yapıldı ve gerekli kararlar alındı. Buna göre gittiğimiz ülkede geçerli dillerden birinde eğitim alabileceğimiz söyleniyordu ki bu iyi haberdi. Bunun yanı sıra istenilen dilde dil kursu alınabilecekti ancak yüksek eğitimin kurs alınan dilde yapılması gerektiği de ifade ediliyordu. Bu kuralın da daha sonra gevşetildiğini gördüm öyle ki dil kursunu alıp tezini başka dilde yazacak arkadaşlar tanıyorum. Sonuç olarak sorun gidermeye odaklı bir çalışma anlayışının olduğunu söyleyebilirim.

Resmi burslu aşamasına gelinceye kadar en çok sıkıntı yaşanan kısım büyük ihtimalle yüklenme ve kefalet senetlerinin imzalandığı kısımdı. Bu aşamada sizden gittiğiniz yere göre 200.000 - 700.000 TL arasında değişen bir senedi noter huzurunda imzalamanız isteniyor. Bunun yanında kendinize belli şartları taşıyan iki adet de kefil bulmanız lazım ki işin en zor kısmı burası. Çok şükür benim amcam ve dayım konuyu duyar duymaz hemen kabul edip kefil oldular ancak bu noktada sıkıntı yaşayan birçok arkadaşım oldu. Senetleri ve bir kısım gerekli belgeyi bakanlığa teslim ettikten sonra yapmanız gereken tek şey resmi burslu öğrenci bilgi sistemi yani rebus üzerinden, resmi burslu olup olmadığınızı kontrol etmek. Yeşil resmi burslu yazısını gördüğünüz anda derin bir nefes alıp arkanıza yaslanabilirsiniz. Nitekim artık sizde 1406 sayılı kanuna tabi bir talebe oldunuz, tebrikler...


12 Eylül 2015 Cumartesi

Girizgah

Merhabalar değerli arkadaşlar. İşbu sayfa hayatımın en büyük macerası olması muhtemel YLSY sürecimi konu almaktadır. Allah'tan bir sıkıntı olmazsa önümüzdeki 4 yıl süresince YLSY ile ilgili tecrübelerimi, gezip gördüğüm yerleri ve naçizane fikirlerimi burada dile getirmeyi planlıyorum. 

Bu işi ilk önce Macaristan'da Erasmus yaptığım süreçte denemiştim. Orada yazdığım yazıların bazı insanların işine yaradığını görmem ve daha da önemlisi arada yazdıklarımı okuduğumda, hayatımın yaşadığım andan fazlası olduğunu görmem bu bloğu oluşturmamda etkili oldu. Her ne kadar bir karar vermiş olsam da uygulama safhası, bir Türk'ün her işinde olduğu gibi biraz uzun sürdü. Bu süreçte elbette YLSY ile ilgili işlemlerin yoğunluğu, vize ve yol hazırlıkları gibi oldukça yoğun da bir süreçten geçmek durumunda kaldım. Velhasıl uzun ve yorucu bir o kadar heyecanlı bir sürecin sonunda dün itibari ile Londra'ya gelerek, hayatımın belki de en büyük macerasına başlamış oldum.

Giriş yazısını çok uzatmak istemiyorum ancak son olarak sayfanın ismine değinmek istiyorum. Sayfanın ismini bir zamanlar hakkında ödev hazırladığım 28. Mehmet Çelebi'ye öykünerek oluşturdum. Kendisi Osmanlı'nın batıya atadığı ilk daimi elçi olarak bilinir ki görevini Paris'te ifa etmiştir. Yazdığı sefaretnameyi zevkle okumuş, başından geçen olaylar ve özellikle kadınlar konusunda söylediklerine tebessüm etmiştim. Öyle ki kendisinin "yurt dışında Türk erkeklerinin çok gideri var" geyiğinin atası olduğunu iddia edebilirim. Sonuç olarak ben de kendisi gibi naçizane kendimi devletin batıyı anlamak için yurt dışına gönderdiği insanlardan biri olarak addediyorum. Bu doğrultuda böyle bir isim oluşturuş oldum. Umarım "bu ne hacı yaa" gibi laflardan daha kötüleri geçmiyordur içinizden.

Velhasıl kelam umarım bu sayfa benim hep güzel hatıralarımı paylaşacağım, okuyanların da bir işine yarayacağı bir sayfa olur. İlk yazımda başlangıcından bu güne kadar YLSY sürecinde yaşadıklarımı anlatacağım. İlk yazının günahı olmaz, selametle...