19 Eylül 2015 Cumartesi

Başı Zor, Ortası Daha Zor, Sonu Muallak: YLSY (MEB Bursu) --I

Merhaba değerli blog dostları, bir miktar tembellik ve aylaklıktan sonra yine beraberiz. Bu yazıyı epeydir planlıyorum ama her seferinde bir şey çıkıyor hele ki son iki haftadır fena şekilde yoğunum ama çok şükür güzel günler yakın gibi. Öncelikle pek mükemmel olmasa da başımı sokacak sıcak bir yerim ve yeni tanıştığım bir sürü arkadaşım var. Bu arkadaşlar o kadar geniş bir ülke yelpazesinden geliyorlar ki saymak imkansız. Her neyse bunlar başka bir yazının konusu olacak umarım. Bu yazımızın konusu YLSY ya da MEB bursu diyen bilinen benim burada bulunma sebebim olacak.

Başlangıç


YLSY kısaca ülkenin belli alanlardaki uzman eksiğini kapatmak yurt dışına öğrenci göndermeye çalışan bir sistem. Batı karşısında geç kaldığımızı farkettiğimiz günlerden bu yana aslında çok aşina olduğumuz bir durum bu. Cenap Şahabettinlerin, Necip Fazılların ve daha nicelerinin bir dönem içinden geçtiği genişçe bir çark olarak da ifade edebiliriz bunu. İşte bu çarkın naçizane son halkasının bir parçası olmak şerefi de bize nasip oldu ki binlerce kez şükürler olsun.

Gelelim benim hikayemin nasıl başladığına... Bir akşam yine bizim 5-10 kişilik entelektüel ekip ile Espressamente adlı butik İtalyan kahvecisinde otururken söz döndü dolaştı burslar vs. meselesine geldi. Ben de o zamanlar dış işlerinin ilk sınavından kalmışım, kendimi test edecek yeni yerler arıyorum. Geleceğin parlak tarihçilerinden, yakın dostum Parlakoğlu bana YLSY'nin Balkan çalışmalarına başvurmamı önerdi. Ben de durumdan bi-haber olarak hemen klavuzu indirip, inceledim. Başvurabileceğimi görünce hemen babamı aradım. Burstan ve 6 yıl gibi bir süre yurt dışında kalmaktan söz ettim. Tabi aileler olaya direk yurtdışında uzun süre kalacaksın noktasından bakınca babam biraz gönülsüz " tamam başvur da bakarız sonra dedi". İşte bütün macera o akşam orada başladı.

Başvuru mevzusu biraz Karmaşık oldu çünkü ÖSYM de diploma notum Kayıtlı değildi ve benim sadece iki günüm vardı. Alel acele gidip diploma notumu götüreyim dedim yaklaşık 2 saat sıra beklemek durumunda kaldım. Neyse ki geç kalmadan başvurumu yapabildim. Başvurunun üstünden çok geçmeden (sanırım 5 gün) sonra mülakat listeleri açıklanmıştı. Bu listeler ALES puanına göre yapılan bir sıralama ile belirlenmişti. Sonuç olarak mülakata çağrılmıştım ve asıl hikaye bundan sonra başlıyordu.


Mülakat

Ülke Bölge Çalışmaları alanının  kontenjan sayısı 106 olarak belirtilmişti ki bu da 318 kişinin mülakata alınacağı anlamına geliyordu. O kadar kişini mülakata alınması elbette biraz uzun sürecekti ki öyle de oldu. Ülke Bölge Çalışmaları için 10 gün boyunca mülakatlar yapıldı. Listeler ad ya da soyad sıralı şekilde hazırlanmıştı. Bu doğrultuda mülakata aşağı yukarı 6. gününde girebildim. Mülakat konusu tecrübe ile kolaylaşan bir mesele denilebilir. Bu bağlamda dönem itibari ile birçok mülakata girmiş olmam işimi epey kolaylaştırmıştı. Mülakatımın nasıl olduğunu anlatmadan önce öncesinde yapılması gerekenlere değinmek istiyorum. Öncelikle mülakat sırasında komisyon üyelerine vereceğiniz bilgi formunu doldurmanız gerekiyor. Bu bilgi formuna yazacağınız bilgilerin mülakatta başarılı olabilmeniz açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle yurt dışı deneyimleriniz, dil puanlarınız, not ortalamanız ve elde etmiş olduğunuz başarı ve dereceler komisyonun sizi dikkate alma seviyesini kesinlikle arttırıyor. Şahsen ben tanıma formuna bakan hocaların yüz ifadelerinden bursu alabileceğimi az biraz anlamıştım.

Mülakatlar 2014 yılında, ülke - bölge çalışmaları açısından net bir standarda oturmuş gibi gözükmemişti. Nitekim her gün komisyon üyeleri değişmekteydi ve bazı arkadaşlarımdan duyduğum sorular gerçekten iyi ifadesiyle ilginçti. Benim mülakatım ise bu güne kadar katıldığım en akademik mülakattı denilebilir. Bunda elbette birçok noktada şanslı olduğum gerçeği de yadsınamaz. Öncelikle mülakatta ilk sıradaydım ve gelir gelmez direk mülakata girdim. Bunun hem iyi hem kötü yanları olabilir. Benim açımdan bunun birçok pozitif yanı olmuştu. Öncelikle komisyon yeniydi ve benden başka öğrenci almadıkları için başkalarına sordukları saçma sapan soruları biriktirip bana sorma şansları olmamıştı. Bir ikincisi  ise sıkılmamışlardı. Bu doğrultuda girer girmez epey pozitif bir hava ile karşılaştım. Bir diğer şansım ise kuşkusuz daha önce bir ders aldığım bir hocanın tesadüf eseri komisyonda olmasıydı. Bu hoca hiçbir zaman derste ismimizi sormamış olsa da, dersinde çok söz alan biri olarak ufak da olsa bir sima tanışıklığımız vardı diyebilirim. Bilgilendirme formumu incelerken hoca bana bakıp ondan ders alıp almadığımı sorunca, aldığımı belirttim. Daha sonra çift anadalımdan, ortalamalarımdan ve yüksek lisansımdan konuştuk. Yurt dışında geçirdiğim staj ve erasmus dönemlerinin yanı sıra kazanmış olduğum BİDEB gibi burslar da çok fazla dikkatlerini çekti. Yurt dışında gezip gördüğüm yerlerden, yediğim yemeklerden vs. de konuştuk ki bu da kesinlikle çok rahatlatıcı bir giriş olmasını sağladı. Zannımca bu sohbetlerden kasıtları adayın yurt dışı yaşayıp eğitim alabilirliğinin ölçülmesiydi. Nitekim verilen bursu alıp eğitimini tamamlayamayan, yurt dışında yaşamaya alışamayan birçok insan düşünüldüğünde bunun ne kadar önemli olduğu görülecektir.

Mülakatın sorular kısmı her komisyon üyesinin bir soru sorması ile tamamlandı. Bu aşamada önce basit diyebileceğim bir bilgi sorusu daha sonra ise akademik sorular yönlendirildi. Bu sorulara cevap verirken en çok dikkat ettiğim nokta referans vererek konuşmaktı. Bu doğrultuda E. Said, Wallerstein ve Davutoğlu gibi isimlere atıflar yaparak cevaplar verdim. Kuşkusuz hepsini aynı cevapta kullanmadım ama cevaplarım gelecek soruları biraz da manipüle etti diyebilirim. Mesela kimlik ile ilgili bir meselede konuyu E. Said'e getirip orada Davutoğlu'ndan bahsederek diğer sorunun oradan gelmesini sağladım. Bu doğrultuda sorular hep iyi yorum yapabildiğim yerlerden geldi ve çok başarılı bir mülakat geçirdim. Nitekim odadan dışarı çıkarken üyelerden bir tanesi şu kitabı kesin oku, çok işine yarar diye öneride bile bulundu. Bu durum sonuç konusunda beni epey umutlandırdı, nitekim babama telefonda verirler herhalde baba yani mülakat çok iyi geçti demiştim.

Mülakatın bu kadar iyi geçmiş olması beklentimi çok da yukarıya çekmemişti aslında. Bursa başvururken Balkanlara gitmek istiyordum. Hatta mülakat sırasında ne kadar puan alırsan al sadece balkanlar mı yazacaksın sorusuna evet diye karşılık vermiştim. Bu kararım sonuçların açıklanmasından sonra, biraz zor da olsa değişti. Nitekim %20 ortalama, %40 Ales ve %40 mülakat puanının toplamından oluşan yerleştirme puanı sıralamasında, ülke bölge çalışmaları alanında 1. olmuştum. Bu kesinlikle beklemediğim bir sonuçtu ki açıklandığında "oha lan 1. olmuşum ya" diye tepki vermiştim. Puanlarımın hepsi iyiydi ama aralarında en yükseği mülakat puanımdı. Benimle birlikte bir çok arkadaşımın da sıralamaya girdiğini öğrendim ki bu da benim için büyük bir mutluluktu.

Tercihler

Sonuçlardan sonra tercih aşamasına geçildi. Ülke Bölge Çalışmalarının tercihleri 2014 yılında tam bir fecaatti ama 1. olmuş olmam benim işimi epey kolaylaştırdı. Nitekim 106 kontenjanın önce hepsi için tercih alınıyor, daha sonra ise bölgeler ve ülkeler için iki ayrı tercih daha yapılıyordu. Bu doğrultuda Boğaziçi Üniversitesi, uzak doğu çalışmalarına yerleşen 5. sıradaki arkadaşın Pakistan'a gitmesi söz konusuydu. Bu durumu facebook üzerinde oluşturduğumuz grupta tercihlerimizi paylaşarak aşmaya çalıştık ki kısmen de başarılı olduğumuz söylenebilir. Benim tercihim ise karar verdikten sonra çok kolay oldu. Avrupa Birliği Çalışmaları için açılmış tek kişilik Almanya kadrosu.

Eğitim Dili ve Yüklenme-Kefalet Senetleri

Gelelim yerleşmeden sonrasına. Bu kısım da bir nevi sıkıntılarla dolu. Öncelikle Ülke-Bölge Çalışmaları için çok net yazılmış bir yönetmeliğin olmaması işleri fena şekilde sıkıntıya sokmuştu. Nitekim daha ilk günden gittiğimiz ülkenin dilinde eğitim alacağımız şeklinde bir yaygara koptu ki facebook grubunda bunun ne kadar mantıklı olduğunu savunan arkadaşlar oldu. Elbette ki bu durumun mantıklı tarafları vardı ama benim durumum da bu imkansızdı. Öyle ki hali hazırda var olan yüksek lisansımı bırakıp Antalya'ya Almanca kursu almaya gitmem gerekiyordu. Bu durum bana 1 yıl yüksek lisans 1 yıl dil okulu ve ardından gelecek 5 yıllık eğitimle 7 yıla mal olacaktı ki bu pek istediğim bir durum değildi. Sonuç olarak uzun uğraşlar ve yakınmalar sonucu ülke bölge çalışmaları için bir toplantı yapıldı ve gerekli kararlar alındı. Buna göre gittiğimiz ülkede geçerli dillerden birinde eğitim alabileceğimiz söyleniyordu ki bu iyi haberdi. Bunun yanı sıra istenilen dilde dil kursu alınabilecekti ancak yüksek eğitimin kurs alınan dilde yapılması gerektiği de ifade ediliyordu. Bu kuralın da daha sonra gevşetildiğini gördüm öyle ki dil kursunu alıp tezini başka dilde yazacak arkadaşlar tanıyorum. Sonuç olarak sorun gidermeye odaklı bir çalışma anlayışının olduğunu söyleyebilirim.

Resmi burslu aşamasına gelinceye kadar en çok sıkıntı yaşanan kısım büyük ihtimalle yüklenme ve kefalet senetlerinin imzalandığı kısımdı. Bu aşamada sizden gittiğiniz yere göre 200.000 - 700.000 TL arasında değişen bir senedi noter huzurunda imzalamanız isteniyor. Bunun yanında kendinize belli şartları taşıyan iki adet de kefil bulmanız lazım ki işin en zor kısmı burası. Çok şükür benim amcam ve dayım konuyu duyar duymaz hemen kabul edip kefil oldular ancak bu noktada sıkıntı yaşayan birçok arkadaşım oldu. Senetleri ve bir kısım gerekli belgeyi bakanlığa teslim ettikten sonra yapmanız gereken tek şey resmi burslu öğrenci bilgi sistemi yani rebus üzerinden, resmi burslu olup olmadığınızı kontrol etmek. Yeşil resmi burslu yazısını gördüğünüz anda derin bir nefes alıp arkanıza yaslanabilirsiniz. Nitekim artık sizde 1406 sayılı kanuna tabi bir talebe oldunuz, tebrikler...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder