8 Kasım 2015 Pazar

Dil Okulu ve Londra'da Yaşam

Merhaba değerli arkadaşlar, en son yazımdan bu yana epey bir zaman geçti. Uzun zamandır yazmayı planladığım buradaki dil okulları ve yaşam şartlarını anlatmak istiyorum bugün sizlere. Sanırım 2014 ekibinden yurtiçi kursu almış olan arkadaşlar da şu sıralar tercih aşamasındalar. Bu bağlamda yazının faydalı olacağını düşünüyorum.

Öncelikle bulunduğum dil okulundan bahsetmek istiyorum. Ben risksiz iş her zaman en temizidir diye düşünerek, yakın bir arkadaşımın tavsiyesi ile EC London'a geldim. Açıkçası öyle süper beklentileri falan olan biri değildim ki arkadaşımın tavsiyesi de "iyi hacı yani" olmuştu. Bunun üzerine hiç araştırmadan buraya geldim. Daha önceki yurtdışı tecrübelerime bir de değerli dostum Kerim'in süper yardımları eklenince çok rahat bir şekilde bütün işlerimi hallettim. Büyük çoğunluğunuzun böyle arkadaşları olmadığını tahmin ettiğim için karşılaşabileceğiniz sorunlara ilerleyen kısımda değineceğim.

Okul kısmına dönecek olursak, belli Başlı bazı sorunları olsa da mutlaka bir şeyler katacaktır. Ancak öyle süper beklentilere girmeye, anadili gibi öğretecekler düşüncesine kapılmaya gerek yok. Nitekim hiç de öyle değil. Örneğin ders saatleri 1,5 saat ki sonlara doğru bitse de gitsek moduna giriyorsunuz. Tam olarak bir ders planı olduğunu da sanmıyorum. Nitekim bu İngilizler bu işten para kazanmayı acayip öğrenmişler. Kursa 1 hafta için gelen öğrenciler bile var. Bu yüzden sınıf içindeki yüzler sürekli değişiyor. Bunun zararı da bi ortadan bi baştan devam eden sistem oluyor ki bana göre değil belki siz seversiniz.

Iyi yönleri de var elbette, mesela konumu ve sosyal aktiviteleri. Kurs bünyesinde sizi diğer öğrencilerle buluşturmak için çok sayıda etkinlik düzenleniyor. Bunlara katılarak pratiğinizi geliştirmek ve aynı zamanda eğlenmek mümkün. Kursun konumu da Kings Cross St. Pancras, British Library ve British Museum'a çok yakın ki bu şahsen benim en çok Hoşuma giden durumdu. Ancak dediğim gibi dinleme ve konuşma yetenekleri haricinde burada çok da bir gelişim olmadığını söyleyebilirim. Ayrıca bunları sadece burda yazmıyorum, okula da söyledim ama piyasanın bu olduğunu söylediler.

Gelelim Londra'ya... İngiltere ayak bastığım 13. ve üç aydan fazla yaşadığım 4. Ülke, Londra ise sayısını unuttuğum şehirlerin sonuncusu. Her ne kadar gelirken ön yargılarım olsa da burayı epey sevmiş durumdayım. Öyle ki Türkiye haricinde nerede yaşamak istersin deseler, ilk üçe girebilir. Öncelikle bu bağlamda dil kursu için İngiltere düşünen Arkadaşlara kesinlikle Londra yazmalarını tavsiye ederim. Çünkü maddi endişelerle Londra yazmayan birçok arkadaşım şu an pişman benden söylemesi.

Öncelikle hepinizin merak ettiği soru, üstad para yetiyor mu? Arkadaşlar valla devlet bize cidden iyi para veriyor haberiniz olsun. Para biriktirir misiniz bilemem ama paranız gayet yetecektir. En büyük harcamanız ev kirası olacaktır kuşkusuz ki ev bulmak da epey mevzu. Ben bu bağlamda Kerim sayesinde çok şanslıydım ama size de birkaç tavsiye verebilirim. Oda bulmak için spareroom.com ve gumtree.com sitelerini kullanabilirsiniz. Evler ortalama haftalık 100-200 Pound arasında seyreder ki birçok arkadasım üst limite yakın oturuyor. Ben ise geldim geleli 100 pound/hafta ödüyorum. Eğer Aralık başı gibi gelecek varsa benim odayı bırakabilirim. Ayrıca bayan arkadaşlar için Türgev'in de bi yurdu varmış sanırım. Birkaç arkadaşım kaldı gayet uygundu ve memnunlardı, bi bakın derim.

Ikinci konumuz büyük ihtimalle ulaşım olacaktır. Londra gördüğüm en iyi ulaşım sistemine sahip şehir diyebilirim. Metro, tren ve otobüs hatları çok ileri seviyede. Dil kurslarının çoğunluğunun zone 1 de olduğunu varsayarsak, sizin için en uygun ev aralığı 1-3 bilemedin 4 olmalıdır. Ayrıca 14 haftadan az kalacaksanız öğrenci indirimi de alamıyorsunuz. Fiyatları tfl.gov.uk adresinden öğrenebilirsiniz. Akbil ya da Ego'nun muadili olan oyster Kartınızı da metro istasyonundan temin edebilirsiniz. Haftalık yüklemek her zaman daha karlı oluyor onu da belirteyim. Ayrıca ulaşım için google maps uygulamasını ya da citymapper adlı uygulamayı indirmenizi tavsiye ederim. Özellikle citymapper çok kullanışlı, tavsiye ederim.

Geldiğinizde burda yapacağınız ilk işlerden biri sanırım banka hesabı açtırmak olacaktır. Her banka kolay kolay hesap açmıyor eğer benim gibi 3 ay kalacaksanız. Ancak buraya geldikten sonra sık sık uğrayacağınız Haringey'de Turkish Bank var onlar çok yardımcı oluyor, olmadı Orayı deneyebilirsiniz.

Her Türk evladının yurt dışında en çok aradığı şey mutlaka yemek olmuştur. Bu noktada Londra'yı çok beğendiğimi söyleyebilirim. Hemen her mutfaktan bir restoran bulmanız mümkün burada. Eğer siz de benim gibi Türk yemeği olmazsa olmaz diyorsanız, o konuda da çok geniş imkanlar var. Ayrıca en ucuz yemekler de genelde Türk restoranlarında, bu sebeple içiniz rahat olsun. Türk Mahallesi Haringey'de her şey mevcut. Vadi restoranda lahmacun, Gökyüzü'nde karışık kebap, Antepliler'de künefe ve Sultan pastanesinde baklava benim favorilerim. Ayrıca Taksim Cafe'de Lig TV Yayını var, aklınızda bulunsun.

Her zaman dışarıda yemek hem sağlık hem de para açısından doğru değil. Bu noktada da burada herkesin yaptığı gibi sandviç hazırlayabilir, evinizde pişirebilir ve çantanıza ufak tefek çerez meyve vs. koyabilirsiniz. Korkmayın burda çok normal ki buranın en Sevdiğim yönü diyebilirim. Bu arada her köşe başında bir Türk marketi ve helal kasap bulmak aşağı yukarı mümkün, bu bağlamda da rahat olduğunu söyleyebilirim.

Londra'da yapılacaklar konusu ise çok uzun bir listeye tekabül ediyor. Bu konuyu ilerleyen yazılarımda ele almak istiyorum. Ancak o ünlü müzelerin neredeyse hepsinin ücretsiz olduğunu söylesem, büyük ihtimalle listenin neden bu kadar uzun olduğunu tahmin edebilirsiniz. Şimdilik kendinize iyi davranın, umarım yakında tekrar görüşürüz.

28 Eylül 2015 Pazartesi

YLSY (MEB) Bursu: Dil Kursu Süreci

Merhaba sevgili dostlar. Uzun koşuşturmalar arasında bulduğum ilk fırsatta yine sizlere yazıyorum. Bu yazımızın konusu, tercih ve mülakat aşamasından sonra en çok sorulan konu olan dil kursu olacak. Öncelikle belirteyim ki şu an Londra'da dil kursu almaktayım ve yazdıklarım büyük ölçüde tecrübelerime dayalı olacak.

Resmi burslu olduğunuza dair yazıyı rebus üzerinde gördükten sonra işin başlangıç kısmını bir nebze halletmiş oluyorsunuz. Bundan sonra yapacağınız her işlem ise sizi geri dönüşü çok zor olan ama sonu da güzel yerlere gidecek bir yolda ileriye taşıyacaktır. Bu yolda karşılaşacağınız ilk şey ise dil kursu olacaktır. Bu bursu düşünen arkadaşlara ilk tavsiyem İngilizceyi YDS düzeyi ile konuşacak olursak en az 70 - 75 alacak kadar biliyor olmalarıdır. Aksi durumda gerekli dil puanlarını almak için çok uzun bir eğitim almaları gerekecektir ki zamanın en değerli varlık olduğu düşünülürse bu durum pek iyi olmayacaktır.

Tercihler

Süreci başından alacak olursak öncelikle bakanlık bursiyerlere mail ile ulaşarak dil kursları ile ilgili duyuruyu gönderir. Buna göre IELTS 5.5 (ya da 5), YDS 60 ve dengi puanlara sahip olmayan arkadaşlar için yurt içi dil kurslarının muhtelif şehirlerde düzenleneceği belirtilir. Bu dil kursları Ankara ve İstanbul başta olmak üzere belli şehirlerin belli üniversitelerinde düzenlenir ve bunlar ilanda belirtilir. Türkiye'de düzenlenen dil kursları genelde sadece İngilizce ve Almanca dilleri için geçerlidir. Eğer ülke bölge çalışmaları alanından bursu almışsanız, eğitim alacağınız dili hiç bilmeden de direk yurt dışı dil eğitimine gidebilirsiniz.

Ben şahsen Almanya'ya (Ülke - Bölge Çalışmaları) gönderilecektim ve bize yapılan ilk bildirim gittiğimiz ülkenin dilinde eğitim alınacağıydı. Bu durum benim için büyük hayal kırıklığıydı çünkü birçok olumsuzluğu beraberinde getiriyordu. Bu olumsuzlukların başında hiç bilmediğim bir dili doktora yapacak düzeyde ve kısa bir sürede öğrenmem gerektiği geliyordu. Bu duruma bir de Almanca kursunun Antalya'da açılacak olması eklenince işler iyice çığırından çıkıyordu. Öyle ki 1. olarak kazandığım bursu sırf bu dil meselesinden dolayı bırakmayı bile düşündüm. Nitekim dil öğrenmek zordu ve bunu Antalya'da yapmak için hali hazırda yaptığım yüksek lisansı bırakmam gerekiyordu. Bu durum hem zaman açısından hem de almakta olduğum TÜBİTAK bursu açısından sıkıntılı noktalar taşıyordu. Bu duruma kendi çapımda bir çözüm üretmiştim. 1 yıl boyunca dili kendi imkanlarımla öğrenmeye çalışacak ve aynı süreçte yüksek lisansımı bitirecektim. Bu durum benim açımdan hem maddi hem de manevi açıda belli zorluklar taşıyordu elbet ama en makul çözüm de buydu. Ta ki devletimiz bir babalık yapıp bizi bu durumdan kurtarana kadar. Bakanlığın konuyla ilgili yaptığı toplantıdan, eğitimimizi, gittiğimiz ülkede geçerli olan dillerden birinde yapabileceğimiz şeklinde bir karar çıktı. Buradaki tek şart gittiğimiz ülkenin dilini de yeterli düzeyde biliyor olmamızdı. Benim gibi bir çok arkadaş fırsattan istifade dillerini İngilizce seçtiler ki ben de şu an Londra'da ufak bir IELTS hazırlık kursuna devam ediyorum.

Dil kursları sürecinde yurt içinde sanırım 1000 TL gibi bir burs veriliyor. Kalacak yer vs. gibi konulara ise karışılmıyor. Yurt dışında ise normal burs tarifesi geçerli ki normal bir öğrenci için bu miktarın yeterli olacağını düşünüyorum. Devletimiz ciddi manada iyi bir miktar ile destekliyor gönderdiği öğrencileri. Ancak bu paranın alınması, vize vs işleri biraz karmaşık. Bu doğrultuda bu kısımda biraz onlara değinmek istiyorum.

Öncelikle bakanlık duyuru yayınladıktan sonra aşamalı şekilde dil, ülke ve dil kursu gibi tercihlerimizi yapıyoruz. Burada ABD ve İngiltere için ciddi manada iyi okullarla anlaşılmış durumda. Ben şahsen EC London diye bir dil okuluna gidiyorum. Diğerlerine nazaran ismi çok bilindik olmasa da buranın bile iyi bir okul olduğunu söyleyebilirim. Bu tercih işlemlerini bitirdikten sonra bakanlığın bu ülkelerdeki ataşelikleri size mail yolu ile ulaşıp göndermeniz gereken belgeleri vs. belirtiyorlar. Bu belgeleri yolladıktan sonra tercih ettiğiniz okula kaydınızı yapıp size vize mektubunu yolluyorlar. Bu işlem işin en basit kısmı aslında ve çok da hızlı halloluyor. Ataşeliklerimize ulaşmak, tıpkı diğer dış misyonlarımıza olduğu gibi biraz zor. En iyi yöntem orada bulunan bir arkadaşınıza durumu anlatıp onun iletişime geçmesini istemek olacaktır. İngiltere için tanıdığınız yoksa ve ihtiyacınız varsa bana ulaşın ben yardımcı olmaya çalışırım.

Vize (İngiltere)

Şimdi diyelim ki buraya kadar olan her şeyi tamamladınız ve vizeye başvuracaksınız. Bu kısım da aslında süreç bilindiğinde çok zor değil. Nitekim öncelikle bu heriflerin her şeyi para. Değil vize doktoranın kralını paranızla yaparsınız buralarda. Her neyse öncelikle https://www.gov.uk/ adresine girip almanız gereken vizeyi seçip başvuru yapıyoruz. Başvuruyu yaparken 8-10 sayfalık, babamızın terörist olup olmadığını dahi soran bir form dolduruyoruz. Bu formu yanlış doldururken dikkat edin nitekim bir kez submit ederseniz bir daha geri dönüp düzeltemiyorsunuz. Bütün formu baştan doldurmak zorunda kalabilirsiniz. Formu doldurduktan sonra para ödemeniz gerekiyor ki sizin başvurunuza göre bir fiyat çekiyorlar. Benim başvurum; visit>short term study visit şeklindeydi. Aşağı yukarı 450 TL gibi bir meblağ ödedim ki devletimiz bunları da size geri ödüyor. Ödemeyi içinde yeterli para bulunan herhangi bir banka kartından yapabilirsiniz, yeter ki para olsun bunlara her türlü alırlar. Ancak banka kartının sizin olmasına dikkat edin ve bankadan dekont alın, başka hesaplara bakanlık ödeme yapmıyor. Ödemenizi yaptıktan sonra randevunuzu alıp, gereken belgeleri toplamaya başlayabilirsiniz. Gereken belgeler de öyle çok değil. Müşavirliğin gönderdiği vize mektubu ya da kabul belgesi, fotoğraf, pasaport, başvuru formunun imzalı çıktısı ve en önemlisi MEB'den alacağınız finansman belgesi. Son belgeyi görünce hemen vize veriyorlar, tabi eğer terör eylemlerinden kırmızı bülten falan yemediyseniz. 

Uçak Bileti

Bu işlemleri gideceğiniz tarihten mümkün olduğunca erken bir tarihte bitirmeye çalışın sonra her şey sıkışabiliyor. Vizeniz çıkar çıkmaz, bakanlıktan Hilal Hanım'ı arayıp uçak bileti almak için isminizi yazdırıyorsunuz. Onların verdiği numarayı arayıp istediğiniz uçağa biletinizi iki dakikada alıyorsunuz. Kendinizi önemli hissetmeye başladıysanız daha bir şey görmediniz, sadece biraz daha bekleyin.

İki Aylık Avans ve Askerlik Tecili

Evet uçak biletiniz de tamam geriye ne kaldı? Tabii ki para. Evet efendim Lidyalıların bulduğu bu meret acayip önemli bir şey. Hele de İngiltere gibi fantastik pahalı bir yere gidiyorsanız size bolca lazım. Bu noktada yine bakanlığı arayıp Esin Hanım'dan avans konusunda randevu alıyorsunuz. Gideceğinize yakın bir tarihte bakanlığa gidip tanıma belgenizi ve maliyeden çekinizi alıyorsunuz. Bu işleri de son ana bırakmayın, bazen toplantı vs. oluyor ki Merkez Bankası 16:00'dan sonra işlem yapmıyor. Paranızı alamayabilirsiniz. Bir diğer önemli nokta da erkeklerin askerlik işlemi. Bu konuda en fazla sıkıntı çekenlerden birisi ben oldum sanırım. Nitekim devletimizin ilginç bürokrasisi burada yüzünü net şekilde gösteriyor. Öyle ki hali hazırda geçerli olan sevk tehiri ya da tecilinizin MEB tarafından tekrar yapılması gerekiyor. Bunun için okulunuza dilekçe yazmanız ve tecilinizin iptalini istemeniz gerekiyor. Aman okulu falan bırakmayın, böyle yapanlar oldu çünkü. Ancak bu işlem biraz uzun sürüyor, nitekim belgenin kütüğünüzün kayıtlı olduğu asker alma bölge başkanlığına gitmesi gerekiyor. 10 gün sürebilen bu işlem için benim sadece 2 günüm vardı. Ne mi yaptım? Tabii ki kalkıp Adana'ya gittim. İşlem 5 dakika sürdü ve gelmene de gerek yoktu telefonla yapardık dediler. Oysa önceki gün akşama kadar telefonla uğraşmıştım. Siz sona bırakmayın kesinlikle büyük sıkıntı oluyor.

Neyse çekinizi aldınız doğru Ulus'a, o Merkez Bankasının tarihi binasına gidiyorsunuz. Önce bankodan işlemlerinizi hallediyorsunuz sonra da vezneden paranızı alıyorsunuz. Merkez Bankasında bulunan döviz rezervinden payınıza düşen bir deste Pound'u nasıl saklayacağınızı düşünmek ise size kalıyor. Cüzdanınıza sığmayan Kraliçeyi görünce, vay arkadaş devletimiz de fena değil diyorsunuz, ya da en azından ben demiştim. Paranızı aldıktan sonra her şey tamam sadece bakanlığa gidip ne kadar para aldığınızı ve kur farkını belirtiyorsunuz ki onları da ödüyorlar. İşlemler bitti, gitmeye hazırsınız.

Varış ve Ateşelik İşlemleri

Havaalanı kısmına girmeden direk geldiğiniz andan itibaren devam etmek istiyorum. Ben şahsen Heatrow'a indim ki merkeze ulaşım açısından en iyisi o diyebilirim. 40 dakikalık bir yolculuk sonunda direk Kings Cross'ta oluyorsunuz ki burası bir anlamda şehrin merkezi oluyor. Burada beni bir arkadaşım karşıladı. Londra ile ilgili izlenimlerimi daha sonra paylaşacağım ancak kursa ilk gidiş ve müşavirlik ile olan işlemlerden bahsetmek istiyorum. Öncelikle okul kısmı çok kolay. Paranın gücü burada da çok belli. Gidip resepsiyona pasaportunuzu veriyorsunuz ve geçmiş olsun. Ufak bir seviye sınavı ve öğleden sonra ilk ders. Herkesin farklı ülkelerden olduğu ayrı bir dünya, güzel bir tecrübe sizi bekliyor denebilir. Müşavirliğe ise sitesinden ulaşıp, gerekli belgeleri öğrenebilirsiniz. Ufak bir form doldurtuyorlar. Okulunuzdan da student letter alıyorsunuz. Bu belgeler ile birlikte banka hesap numaranızı onlara iletiyorsunuz. Artık eğitiminizin tadını çıkarabilirsiniz.

Evet değerli dostlar bu yazımda dil kursu sürecini ele almaya çalıştım. Olası yanlışlar için siz yine de kılavuzu okuyun, beşer şaşar malumunuz. Sonraki yazımda Londra'daki hayat şartlarını konu almayı düşünüyorum. Esen kalın...


19 Eylül 2015 Cumartesi

Başı Zor, Ortası Daha Zor, Sonu Muallak: YLSY (MEB Bursu) --I

Merhaba değerli blog dostları, bir miktar tembellik ve aylaklıktan sonra yine beraberiz. Bu yazıyı epeydir planlıyorum ama her seferinde bir şey çıkıyor hele ki son iki haftadır fena şekilde yoğunum ama çok şükür güzel günler yakın gibi. Öncelikle pek mükemmel olmasa da başımı sokacak sıcak bir yerim ve yeni tanıştığım bir sürü arkadaşım var. Bu arkadaşlar o kadar geniş bir ülke yelpazesinden geliyorlar ki saymak imkansız. Her neyse bunlar başka bir yazının konusu olacak umarım. Bu yazımızın konusu YLSY ya da MEB bursu diyen bilinen benim burada bulunma sebebim olacak.

Başlangıç


YLSY kısaca ülkenin belli alanlardaki uzman eksiğini kapatmak yurt dışına öğrenci göndermeye çalışan bir sistem. Batı karşısında geç kaldığımızı farkettiğimiz günlerden bu yana aslında çok aşina olduğumuz bir durum bu. Cenap Şahabettinlerin, Necip Fazılların ve daha nicelerinin bir dönem içinden geçtiği genişçe bir çark olarak da ifade edebiliriz bunu. İşte bu çarkın naçizane son halkasının bir parçası olmak şerefi de bize nasip oldu ki binlerce kez şükürler olsun.

Gelelim benim hikayemin nasıl başladığına... Bir akşam yine bizim 5-10 kişilik entelektüel ekip ile Espressamente adlı butik İtalyan kahvecisinde otururken söz döndü dolaştı burslar vs. meselesine geldi. Ben de o zamanlar dış işlerinin ilk sınavından kalmışım, kendimi test edecek yeni yerler arıyorum. Geleceğin parlak tarihçilerinden, yakın dostum Parlakoğlu bana YLSY'nin Balkan çalışmalarına başvurmamı önerdi. Ben de durumdan bi-haber olarak hemen klavuzu indirip, inceledim. Başvurabileceğimi görünce hemen babamı aradım. Burstan ve 6 yıl gibi bir süre yurt dışında kalmaktan söz ettim. Tabi aileler olaya direk yurtdışında uzun süre kalacaksın noktasından bakınca babam biraz gönülsüz " tamam başvur da bakarız sonra dedi". İşte bütün macera o akşam orada başladı.

Başvuru mevzusu biraz Karmaşık oldu çünkü ÖSYM de diploma notum Kayıtlı değildi ve benim sadece iki günüm vardı. Alel acele gidip diploma notumu götüreyim dedim yaklaşık 2 saat sıra beklemek durumunda kaldım. Neyse ki geç kalmadan başvurumu yapabildim. Başvurunun üstünden çok geçmeden (sanırım 5 gün) sonra mülakat listeleri açıklanmıştı. Bu listeler ALES puanına göre yapılan bir sıralama ile belirlenmişti. Sonuç olarak mülakata çağrılmıştım ve asıl hikaye bundan sonra başlıyordu.


Mülakat

Ülke Bölge Çalışmaları alanının  kontenjan sayısı 106 olarak belirtilmişti ki bu da 318 kişinin mülakata alınacağı anlamına geliyordu. O kadar kişini mülakata alınması elbette biraz uzun sürecekti ki öyle de oldu. Ülke Bölge Çalışmaları için 10 gün boyunca mülakatlar yapıldı. Listeler ad ya da soyad sıralı şekilde hazırlanmıştı. Bu doğrultuda mülakata aşağı yukarı 6. gününde girebildim. Mülakat konusu tecrübe ile kolaylaşan bir mesele denilebilir. Bu bağlamda dönem itibari ile birçok mülakata girmiş olmam işimi epey kolaylaştırmıştı. Mülakatımın nasıl olduğunu anlatmadan önce öncesinde yapılması gerekenlere değinmek istiyorum. Öncelikle mülakat sırasında komisyon üyelerine vereceğiniz bilgi formunu doldurmanız gerekiyor. Bu bilgi formuna yazacağınız bilgilerin mülakatta başarılı olabilmeniz açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle yurt dışı deneyimleriniz, dil puanlarınız, not ortalamanız ve elde etmiş olduğunuz başarı ve dereceler komisyonun sizi dikkate alma seviyesini kesinlikle arttırıyor. Şahsen ben tanıma formuna bakan hocaların yüz ifadelerinden bursu alabileceğimi az biraz anlamıştım.

Mülakatlar 2014 yılında, ülke - bölge çalışmaları açısından net bir standarda oturmuş gibi gözükmemişti. Nitekim her gün komisyon üyeleri değişmekteydi ve bazı arkadaşlarımdan duyduğum sorular gerçekten iyi ifadesiyle ilginçti. Benim mülakatım ise bu güne kadar katıldığım en akademik mülakattı denilebilir. Bunda elbette birçok noktada şanslı olduğum gerçeği de yadsınamaz. Öncelikle mülakatta ilk sıradaydım ve gelir gelmez direk mülakata girdim. Bunun hem iyi hem kötü yanları olabilir. Benim açımdan bunun birçok pozitif yanı olmuştu. Öncelikle komisyon yeniydi ve benden başka öğrenci almadıkları için başkalarına sordukları saçma sapan soruları biriktirip bana sorma şansları olmamıştı. Bir ikincisi  ise sıkılmamışlardı. Bu doğrultuda girer girmez epey pozitif bir hava ile karşılaştım. Bir diğer şansım ise kuşkusuz daha önce bir ders aldığım bir hocanın tesadüf eseri komisyonda olmasıydı. Bu hoca hiçbir zaman derste ismimizi sormamış olsa da, dersinde çok söz alan biri olarak ufak da olsa bir sima tanışıklığımız vardı diyebilirim. Bilgilendirme formumu incelerken hoca bana bakıp ondan ders alıp almadığımı sorunca, aldığımı belirttim. Daha sonra çift anadalımdan, ortalamalarımdan ve yüksek lisansımdan konuştuk. Yurt dışında geçirdiğim staj ve erasmus dönemlerinin yanı sıra kazanmış olduğum BİDEB gibi burslar da çok fazla dikkatlerini çekti. Yurt dışında gezip gördüğüm yerlerden, yediğim yemeklerden vs. de konuştuk ki bu da kesinlikle çok rahatlatıcı bir giriş olmasını sağladı. Zannımca bu sohbetlerden kasıtları adayın yurt dışı yaşayıp eğitim alabilirliğinin ölçülmesiydi. Nitekim verilen bursu alıp eğitimini tamamlayamayan, yurt dışında yaşamaya alışamayan birçok insan düşünüldüğünde bunun ne kadar önemli olduğu görülecektir.

Mülakatın sorular kısmı her komisyon üyesinin bir soru sorması ile tamamlandı. Bu aşamada önce basit diyebileceğim bir bilgi sorusu daha sonra ise akademik sorular yönlendirildi. Bu sorulara cevap verirken en çok dikkat ettiğim nokta referans vererek konuşmaktı. Bu doğrultuda E. Said, Wallerstein ve Davutoğlu gibi isimlere atıflar yaparak cevaplar verdim. Kuşkusuz hepsini aynı cevapta kullanmadım ama cevaplarım gelecek soruları biraz da manipüle etti diyebilirim. Mesela kimlik ile ilgili bir meselede konuyu E. Said'e getirip orada Davutoğlu'ndan bahsederek diğer sorunun oradan gelmesini sağladım. Bu doğrultuda sorular hep iyi yorum yapabildiğim yerlerden geldi ve çok başarılı bir mülakat geçirdim. Nitekim odadan dışarı çıkarken üyelerden bir tanesi şu kitabı kesin oku, çok işine yarar diye öneride bile bulundu. Bu durum sonuç konusunda beni epey umutlandırdı, nitekim babama telefonda verirler herhalde baba yani mülakat çok iyi geçti demiştim.

Mülakatın bu kadar iyi geçmiş olması beklentimi çok da yukarıya çekmemişti aslında. Bursa başvururken Balkanlara gitmek istiyordum. Hatta mülakat sırasında ne kadar puan alırsan al sadece balkanlar mı yazacaksın sorusuna evet diye karşılık vermiştim. Bu kararım sonuçların açıklanmasından sonra, biraz zor da olsa değişti. Nitekim %20 ortalama, %40 Ales ve %40 mülakat puanının toplamından oluşan yerleştirme puanı sıralamasında, ülke bölge çalışmaları alanında 1. olmuştum. Bu kesinlikle beklemediğim bir sonuçtu ki açıklandığında "oha lan 1. olmuşum ya" diye tepki vermiştim. Puanlarımın hepsi iyiydi ama aralarında en yükseği mülakat puanımdı. Benimle birlikte bir çok arkadaşımın da sıralamaya girdiğini öğrendim ki bu da benim için büyük bir mutluluktu.

Tercihler

Sonuçlardan sonra tercih aşamasına geçildi. Ülke Bölge Çalışmalarının tercihleri 2014 yılında tam bir fecaatti ama 1. olmuş olmam benim işimi epey kolaylaştırdı. Nitekim 106 kontenjanın önce hepsi için tercih alınıyor, daha sonra ise bölgeler ve ülkeler için iki ayrı tercih daha yapılıyordu. Bu doğrultuda Boğaziçi Üniversitesi, uzak doğu çalışmalarına yerleşen 5. sıradaki arkadaşın Pakistan'a gitmesi söz konusuydu. Bu durumu facebook üzerinde oluşturduğumuz grupta tercihlerimizi paylaşarak aşmaya çalıştık ki kısmen de başarılı olduğumuz söylenebilir. Benim tercihim ise karar verdikten sonra çok kolay oldu. Avrupa Birliği Çalışmaları için açılmış tek kişilik Almanya kadrosu.

Eğitim Dili ve Yüklenme-Kefalet Senetleri

Gelelim yerleşmeden sonrasına. Bu kısım da bir nevi sıkıntılarla dolu. Öncelikle Ülke-Bölge Çalışmaları için çok net yazılmış bir yönetmeliğin olmaması işleri fena şekilde sıkıntıya sokmuştu. Nitekim daha ilk günden gittiğimiz ülkenin dilinde eğitim alacağımız şeklinde bir yaygara koptu ki facebook grubunda bunun ne kadar mantıklı olduğunu savunan arkadaşlar oldu. Elbette ki bu durumun mantıklı tarafları vardı ama benim durumum da bu imkansızdı. Öyle ki hali hazırda var olan yüksek lisansımı bırakıp Antalya'ya Almanca kursu almaya gitmem gerekiyordu. Bu durum bana 1 yıl yüksek lisans 1 yıl dil okulu ve ardından gelecek 5 yıllık eğitimle 7 yıla mal olacaktı ki bu pek istediğim bir durum değildi. Sonuç olarak uzun uğraşlar ve yakınmalar sonucu ülke bölge çalışmaları için bir toplantı yapıldı ve gerekli kararlar alındı. Buna göre gittiğimiz ülkede geçerli dillerden birinde eğitim alabileceğimiz söyleniyordu ki bu iyi haberdi. Bunun yanı sıra istenilen dilde dil kursu alınabilecekti ancak yüksek eğitimin kurs alınan dilde yapılması gerektiği de ifade ediliyordu. Bu kuralın da daha sonra gevşetildiğini gördüm öyle ki dil kursunu alıp tezini başka dilde yazacak arkadaşlar tanıyorum. Sonuç olarak sorun gidermeye odaklı bir çalışma anlayışının olduğunu söyleyebilirim.

Resmi burslu aşamasına gelinceye kadar en çok sıkıntı yaşanan kısım büyük ihtimalle yüklenme ve kefalet senetlerinin imzalandığı kısımdı. Bu aşamada sizden gittiğiniz yere göre 200.000 - 700.000 TL arasında değişen bir senedi noter huzurunda imzalamanız isteniyor. Bunun yanında kendinize belli şartları taşıyan iki adet de kefil bulmanız lazım ki işin en zor kısmı burası. Çok şükür benim amcam ve dayım konuyu duyar duymaz hemen kabul edip kefil oldular ancak bu noktada sıkıntı yaşayan birçok arkadaşım oldu. Senetleri ve bir kısım gerekli belgeyi bakanlığa teslim ettikten sonra yapmanız gereken tek şey resmi burslu öğrenci bilgi sistemi yani rebus üzerinden, resmi burslu olup olmadığınızı kontrol etmek. Yeşil resmi burslu yazısını gördüğünüz anda derin bir nefes alıp arkanıza yaslanabilirsiniz. Nitekim artık sizde 1406 sayılı kanuna tabi bir talebe oldunuz, tebrikler...


12 Eylül 2015 Cumartesi

Girizgah

Merhabalar değerli arkadaşlar. İşbu sayfa hayatımın en büyük macerası olması muhtemel YLSY sürecimi konu almaktadır. Allah'tan bir sıkıntı olmazsa önümüzdeki 4 yıl süresince YLSY ile ilgili tecrübelerimi, gezip gördüğüm yerleri ve naçizane fikirlerimi burada dile getirmeyi planlıyorum. 

Bu işi ilk önce Macaristan'da Erasmus yaptığım süreçte denemiştim. Orada yazdığım yazıların bazı insanların işine yaradığını görmem ve daha da önemlisi arada yazdıklarımı okuduğumda, hayatımın yaşadığım andan fazlası olduğunu görmem bu bloğu oluşturmamda etkili oldu. Her ne kadar bir karar vermiş olsam da uygulama safhası, bir Türk'ün her işinde olduğu gibi biraz uzun sürdü. Bu süreçte elbette YLSY ile ilgili işlemlerin yoğunluğu, vize ve yol hazırlıkları gibi oldukça yoğun da bir süreçten geçmek durumunda kaldım. Velhasıl uzun ve yorucu bir o kadar heyecanlı bir sürecin sonunda dün itibari ile Londra'ya gelerek, hayatımın belki de en büyük macerasına başlamış oldum.

Giriş yazısını çok uzatmak istemiyorum ancak son olarak sayfanın ismine değinmek istiyorum. Sayfanın ismini bir zamanlar hakkında ödev hazırladığım 28. Mehmet Çelebi'ye öykünerek oluşturdum. Kendisi Osmanlı'nın batıya atadığı ilk daimi elçi olarak bilinir ki görevini Paris'te ifa etmiştir. Yazdığı sefaretnameyi zevkle okumuş, başından geçen olaylar ve özellikle kadınlar konusunda söylediklerine tebessüm etmiştim. Öyle ki kendisinin "yurt dışında Türk erkeklerinin çok gideri var" geyiğinin atası olduğunu iddia edebilirim. Sonuç olarak ben de kendisi gibi naçizane kendimi devletin batıyı anlamak için yurt dışına gönderdiği insanlardan biri olarak addediyorum. Bu doğrultuda böyle bir isim oluşturuş oldum. Umarım "bu ne hacı yaa" gibi laflardan daha kötüleri geçmiyordur içinizden.

Velhasıl kelam umarım bu sayfa benim hep güzel hatıralarımı paylaşacağım, okuyanların da bir işine yarayacağı bir sayfa olur. İlk yazımda başlangıcından bu güne kadar YLSY sürecinde yaşadıklarımı anlatacağım. İlk yazının günahı olmaz, selametle...